Azınlıklar ve Kültür

Metin Edirneli Yazıyor




Azınlıklar açısından günümüzde yaşanan en büyük sorun, entegrasyon ile asimilasyon arasında sıkışıp kalmalarıdır. Hele hele çoğunluğun içinde bölük pörçük bir durumdaysanız ve birbirinizin varlığınızdan haberiniz yoksa ve dahası iletişim içinde değilseniz artık pençesinde olduğunuz şey entegrasyon değil asimilasyondur. Bundan sonrası, bunun gerçekleşip gerçeklesmeyecegi değil sadece ne zaman ve nasıl hayata geçeceği meselesidir.

Avrupa’da ve Balkanlarda, eğer yakın bir zaman sonra hemen önlem alınmazsa, Türklerin yaşacağı en büyük sorun bu olacaktır. Bu konuda en büyük tehlikenin yaşandığı ülkelerin başında da Bulgaristan gelmektedir.

Türkçe eğitimin olmayışı, örgütlenme zayıflığı ve var olan derneklerin etkisiz oluşu bu konuda ciddi bir tehlikenin varlığını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu konuda sadece Sofya’yı suçlamak, işi basite indirgemekten ve kendini masum göstermekten başka bir şey değildir.  Daha doğru bir ifadeyle yapılan, topu taça atmaktır. Bu konuda öncelikli görev ve sorumluluk azınlık kurumlarına ve aydınlarına düşmektedir. Keza Sofya’nın sorumluluğu ortaya koymak da… 

Türkçe eğitim ve kültür dernekleri deyip geçmemek gerek. Eğitim ve kültür sadece dil ve kimlik değil aynı zamanda sosyalleşmedir. Aynı kimlik ve kültürden olan insanların, özellikle de gençlerin bir araya gelip birbirini tanıması, birbirleriyle iletişim ve birliktelikler kurması demektir. Hele hele Varna, Rusçuk (Ruse), Burgaz, Sofya gibi Türklerin az olduğu ve birbirlerinden haberlerinin ve aralarında iletişimin olmadığı büyük şehirlerde...

Bu tür şehirlerde Türkçe eğitim ve tabana yayılmış kültür dernekleri, varlık ve sosyalleşme, birbirini tanıma açısından büyük bir nimet olacaktır.Bulgaristan komünist Partinin iktidarda olduğu 1946 ile 1989 yılları arasında eğitime ve kültüre büyük bir yatırım yapılmıştır. Ama ağırlıklı olarak Bulgar dili ile Bulgar kültürüne… O kadar ki, nüfusun çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu Kırcaali’de Çitalişte’ye (Okuma Evine) bağlı 6 dernekten sadece Ömer Lütfi Derneği, Türk Kültürü ile ilgili olup ki, o da ancak Folklor (halkoyunu) ile sınırlıdır. Diğer 5 tanesi ise Bulgarlara aittir.

Çok Partili parlamenter sisteme geçildiğinde bu dengesizliğin giderilmesi gerekirken bu konuda herhangi bir adım atılmamıştır. Dahası belediye kaynaklarından yararlanmada bile eşitsizlik bugün de devam etmektedir. Günümüzde Ömer Lütfi Derneği’ne yıllık 35 bin Leva verilirken Bulgar derneklerine toplam 450 bin Leva verilmektedir. Oysa yapılması gereken Türk derneklerinin sayısını da ve sağlanan olanakları da Bulgar derneklerinin seviyesine çıkarmaktır.

Bu konuda ilçelerde de değişen bir şey yoktur. Bazi yerlerde derneklerin sadece adı bulunmakta ve varlıklarını daha çok kişisel çabalarla ve katılımcıların özverisiyle sürdürebilmektedir. Sonuç olarak Kırcaali’de durum buysa, diğer şehirleri ve buradaki durumları varın siz düşünün…


Bugüne kadar olan olmuş… Bundan sonra yapılması gereken, bu eşitsizliği bir an evvel ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Bu konuda özellikle insanlara düşen görev özellikle siyasi boyutta uyanık olması,  akıllı ve mantıklı oy kullanmasıdır. Hele hele yerel seçimlerde yani belediye seçimlerinde bu, olmazsa olmazı bu konuda sorumluluk almayan, söz vermeyen adaylara oy verilmemelidir. Kültürel boyutta yapılması gereken ise bu faaliyetlere katılmak ve elinden geldiğince destek vermektir.