Bölünme mi?

Bölünme!
Son yıllarda Balkanlarla ilgilenen,
Balkanlardaki siyasi gelişmelere ilgi duyan
Hemen hemen herkesin diline doladığı
İnsanları korkutan, dehşete düşüren sözcük…
Özellikle de en büyük Müslüman yani Türk toplumun yaşadığı Bulgaristan’da…
Bölünmek eşittir yenilgi ve yok olmak…
Peki, yaşanan gerçekte bölünme midir?
Bir başka deyişle her kurulan yeni parti, her yeni dernek gerçekte bölünme midir?
Evet, bir parti veya dernek kişisel hırslarla
Ya da içinde yaşanılan devletin kurumlarının isteğiyle kurulmuşsa
Bu bir bölünmedir…
Yine, Türkiye’deki bazı siyasi hareketler
Kendi içindeki kapışmayı, ayrışmayı oraya taşımışsa,
Azınlığı Türkiye’deki siyasal çekişmeye paralel bir şekilde
Bizden olanlar, olmayanlar şeklinde
Bölmüşse, kamplaştırmışsa
Birbirine düşürmüşse
Ve azınlık buna isteyerek ya da istemeyerek de olsa katılmışsa
Evet, bunun adı bölünmedir…
Hem de hem azınlığa hem de Türkiye’ye zarar verecek bir bölünmedir…
Ancaakkk…
Ancak kurulan her yeni dernek veya siyasi parti bölünme değildir.
Eğer var olan dernek ve parti yönetimi heyecanını yitirmişse
Parti ve dernek yönetimi kendi derdine ve çıkarlarının peşine düşmüşse
Nepotizm yani akrabacılık ve dar kadroculuk ahtapot gibi her yeri sarmışsa
Dernek ve parti,
Halka hizmet yerine yöneticilerin oyuncağı
Ve halktan kopup sadece yöneticilerin çıkarlarına hizmet eden
Bir araç haline gelmişse
Halkın beklentilerinden uzaklaşmışsa
Bu “kokuşmuşluğa”, “yozlaşmışlığa” karşı kurulan her dernek ya da parti,
Yabancı güçlerin oyuncağı olmadığı sürece
Bir bölünme değil
Azınlığın yani toplumun
Hak ve özgürlükleri ile çıkarlarını korumak için oluşturulmuş bir seçenektir…
Çünkü ancak bu sayede
Tüm kurumlar ve kuruluşlar ile
Heyecanını yitiren dernek ve parti yönetimleri de
Kendine çeki düzen vermek zorunda kalacak, verebilecektir.
Son bir nokta,
Unutulmasın ki, kurulan her yeni dernek ve parti
İyi niyetle kurulmuş olsa bile
Her zaman bir çözüm olmayabilir.
Kuranların becerisi, yeteneği, bilgisi, hırsları
Ve dış faktörlerin etkisi nedeniyle
Yeni kurulan parti ve dernek de kısa sürede yozlaşabilir,
Heyecanını ve kuruluş felsefesini unutup amacından uzaklaşabilir.
Bu nedenle burada asıl görev ve sorumluluk azınlığa yani topluma düşmekte.
Eğer azınlık, kendi çıkar ve hedeflerinin bilincinde olursa,
Bu konuda kararlı ve tutarlı tavır takınırsa
Ne kendi üç kuruşluk çıkarları peşinde koşan liderler,
Ne de ufak hesaplar derdinde olan fırsatçılar amacına ulaşabilecektir.
İnanıyorum ki, her zaman olduğu üzere
Son sözü, yine azınlığın kendisi söyleyecektir
Ve inanıyorum ki sağduyusu ile bu sorunların da üstesinden gelecektir…

Son Söz: Sen hayatına, geleceğine sahip çıkmazsan, birileri gelir onları sana zehir eder…