Kardelen Çiçekleri

İlber Şiyak Yazdı



Saygıdeğer Okurlarım.
Karadeniz'in ve Yurdumun güzel insanları...Sizlere ; Benim , Türkiye ve Makedonya'da çok geniş kitleler tarafından tanınmama vesile olan ve ,doğum yerim Jirovnisa Köyü ile Makedonya'nın batısında yer alan "Rekalar Bölgesi"nde yaşayan, ailemin ve Müslüman- Türk ahalisinin, "Bistra Dağı"nın eteklerinden 1952-62 yılları arasında anavatan Türkiye'ye gerçekleştirdiğimiz"Serbest Göç'"gerçeğini , bir toplumun 100 yılını ve 1960-90 yılları Manisa'yı anlattığım "Bistra'nın Kardelenleri"adlı kitabımın özeti olan,  Tüm Söyleşilerimde katılımcıların gözyaşlarını tutamadıkları duygu yüklü makalemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben ; Muhacirleri Kardelen Çiçeklerine benzetiyorum. Malumunuz olduğu üzere, Kardelen Çiçekleri soğuk iklimde, karların altından fışkırarak, soğuğa inat ,doğaya tutunmaya çalışan çiçeklerdir. "Bistra Dağı"nın eteklerinde yaşamak zordur...! Kış mevsimi 6 ay sürer. Nefes almak bile zor gelir insana. "Bistra Dağı", Mavi Kelebekleri ve Beyaz Kardelen Çiçekleri ile ünlüdür.
Kardelen Çiçeğine sormuşlar ;
"Bütün çiçekler insanlara yakın dururken, Sen neden böyle yüksek dağlarda açarsın?" diye.
Kardelen Çiçeği şöyle cevap vermiş ;
"Gülü seven Dikenini, Menekşeyi seven Rengini,  Beni seven de Ölümü göze alır..."
Sert bir rüzgar eser vadiye. Kardelenlerin boynu bükülür. Mavi Kelebekler dört bir yana savrulur. Tıpkı, doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kalan biz ''Muhacirler'' gibi. İnsanoğlu yaratıldığı günden bu güne kadar , türlü nedenlerden dolayı hep bir diyardan başka diyarlara göç etmiştir. Göç olayları ve sebepleri her ne kadar değişikliğe uğramış olsa bile, sonuçta insanların doğup büyüdükleri, ömürlerinin bir kısmını geçirdikleri, kısacası ''Vatan'' bildikleri topraklarda, Evlerini, Mülklerini, Komşularını, Akrabalarını, Sevdalarını ve en önemlisi Atalarının mezarlarını bırakıp ta, hiç bilmedikleri farklı coğrafyalara göç edip yerleşmeleri, öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Özellikle de, Balkan coğrafyasında..! Yaşadıkları ülkelerin kendilerine uyguladıkları Asimilasyon Politikaları, Ekonomik zorluklar ve Osmanlı Devletinin Balkan Savaşları sonrasında bölgeden çekilmesi üzerine oluşan Egemen Devletler, Osmanlıya karşı biriktirdikleri kin ve nefreti, geride kalan Evlad -ı Fatihanın torunlarına her türlü siyasi ve ekonomik baskılar uygulayarak , Müslüman-Türk ahaliye göç etmeye zorlayarak Osmanlı'dan bir şekilde intikam almışlardır. 1912 yılından sonra Anavatan Türkiye'ye değişik şartlarda, Mübadil, Muhacir ve Serbest Göçmen Statülerinde göçler gerçekleşmiştir. Unutmayalım ki..! Hiç kimse sebepsiz yere göç etmez..! Zira ;Göç acıdır. Göç çiledir. Göç insanı sevdiklerinden koparır..! Göç insanı biçare yapar. Özellikle de, Göç edip geldiği ülkede göçmenin gözü hep yaşlıdır. Eğer, bir de o göç ettiğin ülkenin Dilini konuşamıyorsan , asıl o zaman bir kez daha acılar çekersin..!
Kolay mı sanıyorsunuz ki..! Göçe zorlandığınız ülkede ''TÜRK'', Göç edip geldiğiniz ve Anavatan bildiğiniz ülkede ''GÖÇMEN'' olmayı...
Bizler ; Doğduğumuz yeri, Kurduğumuz düzeni, Eşimizi, Dostumuzu ,''TÜRK'' kalabilmek için terk ettik. Tüm mal varlıklarını Yugoslavya Devletine bırakıp, Sırf Ay yıldızlı bayrak ve Ezan-ı Muhammedi uğruna Türkiye''ye gelip, İstanbul-Sirkeci Tren Garında beş parasız kalan, Vatan toprağını öptükten sonra kendilerini ve eşyalarını Manisa'ya getirebilmek için İstanbul'da yaşayan bir akrabalarından borç para alarak Manisa'ya gelebilen bizler... Sırf , Türkçe bilmediğimiz için yıllarca horlandık. Hep sineye çektik. Atalarımızın tek bir gayeleri vardı,  O da , Anavatan Türkiye'de kök salmaktı. Atalarımız, Türkiye'den hiç bir şey istemediler. Ne Ekmek, Ne de Aş. Ne kira yardımı aldılar, ne de ev istediler. Buldukları ile yetindiler, Bulamadıklarına hep şükrettiler. Fakat ; Hiç bir zaman geriye dönmeyi düşünmediler !  Atalarımız ; Sabırla, Çalışarak, Allah'a şükrederek, ''BİSTRA DAĞININ KARDELENLERİ'' gibi, Soğuğa, Kar'a inat hep fışkırdılar. Vatan bildikleri bu topraklarda. Allah'ın Rahmeti üzerlerine olsun...