Bir Maniniz Yoksa Eski Komşularınız Size Gelecek ( 5)

Bir Maniniz Yoksa Eski Komşularınız Size Gelecek ( 5)

Recep Yılmaz Selanik'i Anlatıyor

20.11.2015 GEZİMİZİN BEŞİNCİ GÜNÜ

Mübadelenin her iki tarafı içinde savaşlar, ayrılıklar ve acıların şehri, Selanik adına yakılan türkülerle hala içimizi dağlar, yüreklerimizi burkar, ondan bahsederken boğazımız düğümlenir, avrupadaki tüm büyük şehirlere tatile gidilirken bu ifade Selanik için asla kullanılmaz, Selanik kah vatan özlemidir, kah atalarımızın bir zamanlar yönettiği aziz topraklardır, tarihinin her döneminde Osmanlı için vazgeçilmezdir, o şehri Selanik ki kaybedildiğinde anadolu halkı ardından günlerce ağıt yakar, ağlar, sayısız camiler, imaretler, hamamlar, köprüler, okullar yapmış ecdadımız avrupalı olmanın gururunu Selanikte yaşamıştır, mübadiller demezmi ya bu yüzden biz avrupalıyız be ya

İkisi mübadil üç arkadaş güzel bir Selanik sabahına uyanmış, diğer günlerdeki gibi sabah traşımızı olmuş, kahvaltı salonuna inmiştik, kahvaltıda Arkadaşım Sotiris Demiridis bize eşlik etmek üzere çoktan otelimize gelmiş bizi bekliyordu Samsunun erikli köyü kökenliydi, köyünü bir kaç kez ziyaret etmiş her yeri ezbere biliyordu, onunla köyü üzerine günlerce sohbet edebilirsiniz o hiç bıkmaz siz yorulurdunuz, bir defasında üç hanım yeğenini Samsuna yanıma göndermiş köyü gezdirmemi rica etmişti, tabiki kırmadım, onun kadar olmasada erikli köyünü iyi gezdik, gerçekten yemyeşil güzel bir köydü, nerdeyse yüz yıl geçmesine rağmen bu insanların vatanlarına olan bağlılığı inanılmazdı, Sotiris bize kahvaltıda eşlik etmiş sabah sohbetmize renk katmıştı, kahvaltıdan hemen sonra o Dramaya av için gidecek bizse Yunan-Türk gecesi için tekrar Kilkise gidecektik, bir sonraki günü Tamamen Selanik gezisine ayırdığımız için Kilkise erken gitmemizde bir sakınca görmemiştik, 40 Km,lik mesafeyi kısa sürede alarak Yine dostların yanındaydık, Theodoros, Haralambos, Makis ve Nikos bize surpriz yapıp öğle yemeğini yine eski bir osmanlı toprağı olan Makedonyanın doyran gölü kıysındaki balıkçı restoranlarında yedirmek istiyorlardı, bizim kiraladığımız otomobille Yunanistan dışına çıkmamız sorun çıkartabilir uyarısı üzerine onlara ait iki otobille yedi kişi doyran kasabasına doğru yola çıkmış, kısa süren pasaport kontrolünden sonra Makedonya topraklarına girmiştik, hemen belirtmeliyim ki yunan halkı geçmişte helen kökenli bir devlet olan Makedonya imparatorluğu topraklarının adının Slavlarca yani bugün Makedonya halkının oluşturduğu halkla anılmasını istemiyorlar günümüzde makedonya coğrafi bölgesinin yüzde 51,lik kısmı Yunanistana , yüzde 35,lik kısmı makedonyaya kalanıda bulgaristana ait, bu nedenle Yunan devleti oraya başşehrinin adından esinlenerek Üskopya adını veriyor.

Doyran gölünün üçte birlik kısmı yunan topraklarında olmasına rağmen yunan devleti buraya hiç yatırım yapmamış, nedenine gelince yunanistanın her yanı denizlerle çevrili Makedonyada ise deniz yok, bu ihtiyacı Ohri ve Doyran gölü kıyılarına yaptıkları turizm yatırımlarıyla çözmüşler, Doyran gölünün kıyısı yazlık evlerle dolu, sahilde oldukça güzel gezinti yolları var, çok sakin yerler gölde ördekler huzur içinde yüzüyorlar, lokantalar ise yanyana gösterişe kaçmamışlar çoğunun mütevazi aile işletmeleri olduğunu öğreniyoruz, yemeği bize ısmarlayan Nikos kardeşimle yıllardır tanışıyoruz Samsuna sürekli tur düzenliyor Kreis tur firmasının sahibi, bizi her zaman geldiği restoranta getiriyor, göl balıklarını sipariş veriyoruz, önce salatalar geliyor, salata dediysem sanat harikası şeyler, salata tabakları itinayla süslenmiş balkan coğrafyasında salatadaki malzemeler küçük küçük doğranmıyor, domates ve salatalık en fazla dörde bölünüyor, salata tabağının üzerine genellikle kare şeklinde bir beyaz peynir kalıbı konuyor, bölgenin yağları çok lezzetli , biraz acıktık salataya yumuluyoruz lezzet mükemmel, peşinden közlenmiş patlıcan geliyor, bildiğimz bir lezzet biz patlıcanı yarıp içine tereyağ koyuyoruz onlar ise rendelenmiş kaşar ve zeytinyağı kullanıyorlar, birkaç dakikada patlıcanın yanlızca siyah kabukları kalıyor, balık gelmek üzere, Makedonların yerel içkisi. yunan boğma rakısı olan çipro ile neredeyse aynı, tek fark Makedonların çiprosu sarı renkli, ben beyaz şarabı tercih ediyorum ama arkadaşlarım makedon içkisini seviyorlar, göl balıklarını Bafralı olduğum için iyi biliyorum, kefal ve sazan türü göl balıkları servis ediliyor, lezzetleri damağımızda fırtınalar estiriyor sohbetin güzelliğinin payıda var kuşkusuz, yemeklerimizi yedikten sonra hatıra fotoğrafları çektiriyoruz, henüz Kilkiste otelimize yerleşmediğimiz için geri dönüşte biraz acele ediyoruz, dönüş yolundada kısa sürede gümrükten çıkıyoruz, gümrük dediysem bizim yazlık evin kapısı gibi, gümrüğün buralarda çok önemi yok, istersen 500 metre ilerden yaya geç, kilkisteli otelimize yerleşip akşam için hazırlanacağız, akşam çok yorulacağımızı bildiğimden bir iki saat dinlenme önerim kabul görüyor, odalarımıza dinlenmeye çekiliyoruz, akşam gelip bizi alacaklar.

Saat yedi sıralarında Samsun ladik kökenli Ankara üniversitesi veterinerlik mezunu Niko abi otelimize gelip bizi alıyor önceden rezerve ettikleri tavernaya doğru hareket ediyoruz, az sonra karadenizden kilkise gelenlerle ben hariç Dramadan Samsuna gidenler buluşacak, lozanda atılan imzaların sonucu bu trajediyi doğurmuş, gelen niye geldiğini giden niye gittiğini bilmiyor, bildikleri tek şey kaybedilen vatan toprakları ve özlem, taverna gittiğimizde tıklım tıklım dolu, müzisyenler yerlerini çoktan almış , hepsini tanıyorum , defalarca Samsuna geldiler ve beni her geldiğimde Kilkiste karşıladılar, ağabeyimdem, kız kardeşlerimden bir farkları yok, hepside mükemmel Türkçe konuşuyorlar, huylarını iyi biliyorum sabundan, uzoya, yağa, kahveye varana kadar hatta evde yaptıkları reçele kadar her şeyi paketleyip getirmişler, hava alanında yine çok bunalacağız, giderken gümrükten aldığımız litrelik yeni rakıları masalara dağıtıyoruz, anadolunun has üzümü anadolu insanlarının özlemini dindirsin diye. Sirtakiden, konyalıya, izmirin kavaklarına, karadenizin tüm oyunlarına varana kadar herkes maharetini gösteriyor allahtan bizim Efkan çok oynak biri, pistten hiç inmiyor, rumlar oyun oynamayı çok seviyorlar, benimse bu konuda hiç becerim yok, bunu bildiklerinden pek sataşmıyorlar, Efkanı sevdiler oyun için yaratılmış, saatler ilerledikçe kafalar dumanlanıyor, anadolunun iki kadim halkı Kilkiste destan yazıyor, bunu ancak yaşayan bilebilir, gecenin bitmesini kimse istemiyor, Theodoros abinin torunları bile gelmiş gözlerinde bir damla uyku yok, ileride birer Türk dostu bireyler olacaklar, kardeşliği onlar devam ettirecekler, Theodoros abi akıllı biri doğrusunu yaptığını düşünüyorum, güzel olan her şey bir sonraki nesile aktarılmalı değilmi? geceyarısı olmasına rağmen kimsenin tavernayı terketmeye niyeti yok, Theodoros abi beni uyarıyor sen gitmezsen bunlar sabaha kadar gitmez diyor, yorgunuz diyerek vedalaşmak istediğimizi söylüyoruz, misafiriz ya istemeye istemeye vedalaşıyorlar, vedalaşırken öz kardeşlerimizden ayrılırcasına gözlerimiz doluyor, otele geldiğimizde saat 1 oluyor, epey yorulmuşuz sabah erkenden Selanik,e hareket edeceğiz naz yapmadan hemen uykuya dalıyoruz.


Recep Yılmaz
Devam Edecek